Değerli Flikoston okuyucuları,
Son 3 yazımda bahsettiğim konular, içerisinde bulunduğumuz dönem iktisadında sıkça karşılaştığımız terimleri ya da durumları içermekteydi. Bu hafta güncelliğini yitirmekle birlikte gerçekleştiği dönemde büyük bir etki bırakan, Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası ekonomik durumunu kısaca ele alacağım.
1.Dünya Savaşı ve Osmanlı
Öncelikle Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumdan bahsetmekte fayda var. 20. yüzyıl başlarında Osmanlı, coğrafi keşifler ve sanayi devrimiyle Avrupa’nın elde ettiği güce yetişememiş, bu dönüşümü yaşamaktan yoksun kalmıştır. Kan kaybetmeye başlayan Osmanlı, Avrupa’ya çeşitli imtiyazlar sağlıyordu. Bu iki büyük dönüm noktası, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemine girmesine sebep olmuştu.
Avrupa keşfettiği yerlerin madenleriyle zenginleşirken, bir yandan sanayileşme ile üretim, el emeği üretimden kat be kat fazla getiri sağlıyordu. El emeği üretim yapılan Osmanlı’da küçük çaplı esnaflar, yurda giren ucuz mala olan rağbetten dolayı iflasın eşiğine gelmiştir. Dahası yurt içerisinde var olan az sayıdaki maden işletmeleri ve sanayi yapılanmaları yabancı yatırımcıların elinde idi.
Osmanlı, ittifak devletlerinin yanında saf alarak savaşa girmiştir. Halk tarafından Avrupa’ya sağlanan kapitülasyonların bir anca önce durdurulması baskısı hakimdi. Savaş hengamesiyle kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırılmıştı.
Bütün dünyada olduğu gibi Osmanlı’da da savaşın finansmanı için vergiler arttırılmış hem dış hem de iç borçlanmaya gidilmiş, ülke seferber olmuştu. Ancak yine de savaşın verdiği hasar çok fazlaydı.
Devlet çeşitli müdahalelerle ekonomiyi ayakta tutmaya çalışmış, ürün dağıtım ve denetimi konusunda sistemler kurmuştur. Osmanlı İtibarı Milli Bankası kurulmuş, madeni paradan kâğıt paraya geçiş yapılmış ancak başarı sağlanmamıştır.
Amerika’nın İtilaf Devletleri’ne verdiği destekle İttifak devletleri 1. Dünya savaşında mağlup ayrılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu yok olmuştur.
1.Dünya Savaşı sonrası Kurtuluş Savaşıyla Türkiye Cumhuriyeti var olmuştur.
Ticarette önemli bir paya sahip olan yabancı tüccarların nüfus mübadelesiyle ülkeden ayrılması iş gücünde olumsuz bir etki sağlamıştır.
İzmir İktisat Kongresi ile yeni kurulan bu devletin ekonomik politikaları ele alınmış, ülke çapında bütüncül bir kalkınmanın sağlanması için ne gibi yolların izleneceği açıklanmıştır. Liberal ekonomik politikaların izleneceği bildirilmiştir.
İzmir İktisat Kongresi ve Başlıca Alınan Kararlar
Yerli malı tüketimi teşvik edilmiştir. Bilim ve teknolojiye önem verilmesi vurgulanmıştır. Yabancı sermayelere kapılar açık ancak kapitülasyonlar reddedilmiştir. Nüfusun arttırılması istenmiştir.
Verilen kararlarla birlikte Türkiye, ilk 5 yılda ekonomik büyüme %10 olarak gerçekleşti. Savaştan yeni çıkmış bir ülke için bu büyümenin normal karşılanması gerektiğini söylemekte fayda var. Yapılan başlıca altyapı çalışmaları ve tarımdaki üretimin artması büyümede büyük rol oynamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 5 yılından sonra ise 1929 yılında Büyük Buhran baş göstermiştir.Büyük Buhran ile ilgili yazımıda okumanızı tavsiye ederim.
Bu arada belki de hepimizin duyduğu, 1. Dünya Savaşı’nın sebeplerinden biri olarak gösterilen (aslında bir bahane) Avusturya veliahtının Sırp biri tarafından öldürülmesini konu alan bir Trt belgeseli var. Beğenerek izlemiştim. İlgilenenlere 2. tavsiyem olsun:DÜNYA TARİHİNİN DÖNÜM NOKTALARI.
Evet, bu haftaki yazım tarihle harmanlanmış bir yazı oldu. Yazmış olduklarım ekonomiye etki eden başlıca durumlardı. Eklemek istedikleriniz varsa yorumlara beklerim!