← Arşive dön

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu - Peyami Safa

2020-05-31 19:36:48

Peyami Safa Kimdir?

Peyami Safa (1899- 15 Haziran 1961): İstanbul’da doğdu. Meşhur şair İsmail Safa’nın oğludur.

Düzenli bir öğrenim göremedi. Kendi kendisini yetiştirdi. On üç yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti’nde çalıştı. Öğretmenlik (1914- 1918), gazetecilik (1918- 1961) yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. İstanbul’da öldü.

Peyami Safa, kardeşi İlhami ile bir akşam gazetesi çıkarır ( Yirminci Asır). İlk hikayelerini bu gazetede imzasız yayımlayan Safa (1919), ‘’Kültür Haftası’’ (21 sayı, 15 Ocak- 3 Haziran 1936) ve ‘’Türk Düşüncesi’’ (63 sayı, 1953- 1960) adlarında iki de dergi çıkardı. Öldüğü zaman ‘’Son Havadis’’ gazetesi başyazarı idi.

Peyami Safa halk için yazdığı edebi değeri olmayan romanlarını ‘’Server Bedi’’ imzasıyla yayımladı. Eserlerinin sayıları 80’i bulmaktadır. Bunlar arasında ‘’Cumbadan Rumbaya’’ (1936) romanıyla, ‘’Cingöz Recai’’ polis hikâyeleri serisi en meşhurlarındandır. Ayrıca ders kitapları da yazdı. Peyami Safa’nın fıkra ve makalelerinde güçlü bir mantık örgüsü ve sahicilik vardır. Romanlarında olaydan çok tahlile önem verdi. Sosyal hayattaki ahlâki çöküntüyü, medeniyetin içindeki bocalamayı, nesiller ve toplumsal çevreler arasındaki mücadeleyi dile getirdi.

a) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Şekil (Biçim) Yönüyle İnceleme:

Romanın Adı: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Romanın Yazarı: Peyami Safa Romanın Basıldığı Yer ve Tarih: ilk baskısı 1930 yılında, ‘’Resimli Ay’’ matbaasında yapılmıştır. Romanı Basan Yayınevi: Ötüken Yayıncılık Romanın Sayfa Sayısı: 112

b) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu İçerik (Muhteva) Yönü ile İnceleme:

1) Kişi (Şahıs) Kadrosu:

1.a) Asıl Kişiler:

Yalnız Çocuk, Nüzhet. Yalnız Çocuk: On beş yaşında micazı ağır bir genç adam. Nüzhet: On dokuz yaşında kahkaha atmayı pek bir seven, kumral saçlı, ela gözlü ve evlilik çağına gelmiş bir genç kız.

1.b) Yardımcı Kişiler:

Yalnız Çocuğun Annesi, Paşa, Nüzhet’in annesi, Dr. Ragıp, Operatörler, Nurefşan, Mithat Bey. Yalnız Çocuğun Annesi: Çocuğunun akibeti için endişelenen, iyi kalpli, yorgun bir anne. Paşa: Emekli, insanlardan uzak bir emeklilik hayatı yaşayan ve yavaş konuşan ihtiyar bir adam. Dr. Ragıp: Otuz beş yaşında, uzun boylu, seyrek ince ve sarı saçlı, mavi gözlü, sıhhatli bir başa sahip olan ve daima gülen bir adam.

1.c) Kişiler Arasındaki İlişkiler:

Nüzhet, Yalnız Çocuğun kuzeni ve hoşlandığı genç kız. Paşa, Yalnız Çocuğun uzaktan akrabası ve Nüzhet’in babası. Doktor Ragıp, Nüzhet’in sözlüsü. Nurefşan, köşkün hizmetlisi. Mithat Bey, Yalnız Çocuğun doktoru.

2) Olayın (Vakanın) Özeti:

Romanımızın kahramanı olan Yalnız Çocuk bacağından yedi yıldır rahatsızdır, bu yedi yılda görünmediği ne doktor ne hasta bakıcı ne de bir operatör kalmıştır. Hatta öyle ki doktorların arasında konuştuğu Fransızca tıbbi terimleri bile anlayacak hale getirmiştir bu meymenetsiz hastalık onu. Gelgelelim yedi yılda neredeyse tüm hastaneleri dolaşmış olmasına rağmen doktorların hastaları üzerindeki alakasızlığı şaşırtıcı derecede aynıydı. Son gittiği doktor bacağı için ameliyat olması gerektiğini söylediğinde Paşa’nın yanına gitmesi gerektiğini anlamıştı. Öbür türlü annesi biricik çocuğunun bu durumuna pek çok üzülecekti, zaten kendisinin de ameliyat olması gerektiğini söylemeye dili varmıyordu.

Paşa’nın köşküne geçici olarak yerleştiği ilk günler fevkalade geçiyordu. Hatta Nüzhet’in orada yaşıyor olması Yalnız Çocuğun hastalığını bir an bile olsa unutturmaya yetiyordu. Bir gece Nüzhet’in Yalnız Çocuğun odasına girmesi daha sonradan yakınlaşmalarına sebep olacaktı fakat Nüzhet, aynı zamanda görücü usulü ile Doktor Ragıp ile evlendirilmeye çalışan bir genç kızdı. Buna rağmen beraberliklerini köşkteki herkesten gizli olarak sürdürmeyi tercih etmişlerdi. Bir gün Yalnız Çocuk köşkün aşağı katındaki yemek odasının oradan geçerken mutfaktan gelen bir münakaşa işitince kendisinden bahsedildiği düşünerek kulak kabartır. Fazla bir şey duymamış olsa da duyduğu en net şey mikrop kelimesi olunca üzerine alınır ve derhal kendi evine geri dönmeye karar verir. Paşa’nın yanına gidip bir bahane uydurur ve birkaç gün sonrasında evine döner. Döndüğünde ağrıları daha ağır bir şekilde nükseder ve hastaneye gitmek zorunda kalır. Hastanede doktorlar artık kendilerinin yapacak bir şeylerinin kalmadığını, bacağını kesmezlerse bu rahatsızlığın bütün vücuduna yayılarak onun ölümüne sebebiyet vereceğini açıklayarak kendisini bacağından feragat etmeye hazırlarlar. Yalnız Çocuk, el mahkûm bunu kabul ederken uzun süredir kendisini muayene etmesinden ötürü tanıştığı bir doktorla karşılaşınca bu kararından geri döner. Çünkü bu doktor, Yalnız Çocuğun kendisinin dediklerini harfi harfine uygularsa ameliyatla bir kurtulma şansının olduğundan bahsetmekteydi.

Kitabın sonunda ise Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılan Yalnız Çocuk, dört duvar arasında ameliyat esnasında korkacağı için korkuyor olmasıyla, Nüzhet’e karşı duyduğu derin hasretle ve geçirdiği panik ataklarla tek başına bu hastalığı yenmeyi başarır.

3) Olayın Geçtiği Yerler (Mekânlar):

Olaylar Erenköy’de geçmektedir.

4) Zaman:

Roman, 1915 yılında geçmektedir.

5) Anlatıcının Bakış Açısı:

Kahraman Anlatıcının Bakış Açısı kullanılmıştır.

6) Anlatım Türleri:

Öyküleyici ve Betimletici Anlatım türü kullanılır.

7) Dil ve Üslup Özellikleri:

Sade ve akıcı bir dil kullanılmıştır.

8) Romanın Türü:

Otobiyografik bir romandır.

9) Romanın Konusu:

Yazar genel itibariyle bu kitapta, hasta bir insanı ve onun psikolojik sorunlarını ele alır.

10) Dokuzuncu Hariciye KoğuşuHakkında Bilgiler:

6 bölüm ve 44 kısımdan oluşan kitabın son bölümünde, romanın kahramanına roman kişilerinden Nüzhet tarafından Berlin'den gönderilen mektuplar ve bu mektuplara cevap olarak kaleme alınan, ancak gönderilmeyen bir mektup da mevcuttur. Ancak, gazete yayınından kitaba geçirilirken mektuplar çıkarılmıştır.