Bu hafta, geçenhaftaki yazımızın devamıolarak iki hükümdarın mücadelesini daha detaylıca anlatarak devam ediyoruz.
Emir Timur Ankara’yı kuşatmış ve Sultan Bayezid’i karşılamak için ordusunu Güneydoğu istikametine çevirmişti. Fakat Yıldırım Bayezid ummadığı bir şekilde Kuzeydoğu istikametinden çıktı. Timur derhal ordusunun planını değiştirerek iki orduyu karşı karşıya getirdi.
Timur’un ordusunun sağ kanadında oğlu Şahruh, sol kanadında ise Miran Şah bulunuyordu. Merkez sol kuvvetinde Ömer Şeyh, sağ kuvvetinde Emir Celal bulunmaktaydı. Bunun yanında İsfendiyaroğulları, Germiyanoğluları ve Saruhanoğluları beyleri de orduya destek vermekteydi.[1]Destek kuvvetleri de Mehmet Sultan’ın emrindeydi. Timur ordunun ortasında komuta merkezinde bulunuyor, en ön tarafa ise Osmanlı ordusunun psikolojik olarak çökmesi için Hindistan’dan getirdiği Filleri yerleştiriyordu. Savaştan önce elde ettiği Kara Tatarlar ise hala Osmanlı ordusu içerisinde gizlenmekteydi.
Savaş Timur’un emri ile Miran Şah kuvvetlerinin hücum etmesiyle başladı. Miran Şah’a karşı Anadolu Beylerbeyi Kara Timurtaş Paşa saldırıya geçti. İki tarafında şiddetli kanat savaşları gerçekleşirken Timur birbirine bağlı Filleri ve Semerkant süvarilerine hücum emri verdi. Osmanlı merkez kuvvetine karşı şiddetli bir saldırı gerçekleşiyordu. Fillere ve süvarilere karşı Sultan Bayezid emrindeki yeniçerilerle birlikte Sırp Kralı Lazarevic saldırıya geçmişti. Arkalarından ise okçular ile Şehzade Musa, İsa ve Mustafa destek veriyordu. Bu sırada Timur’un emri ile Emirzade Ebubekir hızlı bir hücuma kalkarak Osmanlı sol kanadına ciddi bir saldırı gerçekleştirdi. Cihan Şah ile Kara Yörük Osman Bey’in de Osmanlı sol kanadına saldırıya geçmesine rağmen Osmanlı sol kanadında bulunan Evrenuz Bey komutasındaki Rumeli sipahileri büyük bir direniş gösteriyordu. Fakat savaştan önce Timur safına geçen Kara Tatarlar sipahilerin arkasından ok yağmuruna başladı. Önde Timur kuvvetleri arkalarında ihanet eden Kara Tatarlara karşı sipahiler büyük bir zayiat veriyorlardı. Miran Şah’ın da Sırplar üzerine ağır şekilde saldırı yapması başta çok iyi mukavemet gösteren Sırplarında geri çekilmesine sebebiyet verdi.[2]Osmanlı ordusu sağ kanattan ilerlemeye çalışmasına rağmen Timur’un sürekli destek kuvvet göstermesi ile başarı sağlayamıyordu. Ayrıca Timur’un yanında bulunan Anadolu beylerinin de kendi bayraklarını dalgalandırması ile Osmanlı ordusu içerisinde bulunan askerler saf değiştiriyordu. Şehzade Mehmet kuvvetleri ile sağ kanada yardım etse de başarı sağlayamadı. Saat ilerledikten sonra Timur ordusunun tamamına hücum emri verdi. Hücum emri karşısında Osmanlı birliklerinde bozulmalar baş gösteriyor, fakat Sultan Yıldırım Bayezid ve Yeniçeriler geri adım atmıyordu.[3]
Harbin yavaş yavaş kaybedildiğini anlayan Şehzade Süleyman emrindeki askerler ile birlikte geri çekildi. Aynı şekilde Şehzade Mehmet de sancağı Amasya’ya geri çekmek zorunda kaldı. Şehzade Mustafa Çelebi ise savaşta ölmüştü. Savaşın kazananı belli olmuştu. Sultan Bayezid ise emrindeki askerler ile direnmekten vazgeçmiyor, savaşmaya devam ediyordu. Akşamüzeri Bayezid ve kuvvetleri savaşmaya devam etse de savaşın galibi kesinleşmişti. Yıldırım Bayezid o esnada yakalandı. Onu yakalayan askerler kendisini tanıyarak Timur’un yanına götürdü. Timur ise Yıldırıma bir esir gibi değil, bir hükümdar gibi davrandı.
Ankara Savaşı neticesinde Osmanlı Devleti uzun sürecek bir iç karışıklığa sürüklendi, Bayezid’in kurmak için uzun uğraşlar verdiği Anadolu Türk Siyasi birliği bozuldu. İstanbul Kuşatması kaldırıldı, ekonomik ve iktisadi sıkıntılar baş gösterirken, şehzadelerde kendi kaderlerini kendileri tayin edebilmek adına güç toplayarak amansız bir mücadeleye başladılar. Timur ise 1401'de Suriye'de Memluk Devleti ve 1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı kazandığı zaferlerden sonra İslam dünyasındaki en büyük güç konumuna geldi.
Haftaya yeni bir yazıyla sizlerle olacağım görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!
[1]Mustafa Cezzar, “Mufassal Osmanlı Tarihi”, C1, s 199
[2]Lord Kinross, “Osmanlı İmparatorluğu Yükselişi ve Çöküşü”. s 74
[3]Mustafa Cezzar,“Mufassal Osmanlı Tarihi”, C1, s 200