Gölge oyununun Türk toplumunda ne zaman kullanılmaya başladığı kesin olarak belli değildir. Gölge oyunu; Çinlilerden Moğollara, Moğollardan Türklere geçmiştir. Anadolu Türkleri arasında yayılan hayal oyununun, Türk akımlarını takip ederek şarktan garba geldiği varsayımı ileri sürülür. (Kudret)
Başka bir varsayıma göre de, Gölge oyunu tekniğinin Türk halk kültüründe ne zaman Karagöz adını aldığı hakkında çeşitli görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı Bursa efsanesidir. Sultan Orhan devrinde (1324-1362) Ulucami’nin yapımında demirci ustası Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz (Hacivat) çalışmaktadır. Nekre tipler olan ikilinin arasında geçen nükteli konuşmalar diğer işçilerin dikkatini toplayıp, işlerini aksatmalarına sebep olur. Cami inşaatı yavaş ilerler. Durumu öğrenen padişah hiddetlenip her ikisini de idam ettirir. Yaptığı yanlışlığın bilincine varan padişah çok üzülür. Padişahın musahibi Şeyh Küşterî padişahı teselli etmek için beyaz sarığını çıkarıp gerer ve arkasına bir şem’a (ışık) yakar. Ayağından çıkardığı çarıklarıyla Karagöz ve Hacivat’ın tasvirlerini canlandırıp nükteli konuşmalarını seslendirir. Günümüzde de Karagöz perdesine “Şeyh Küşterî meydanı” denir ve Şeyh Küşterî Karagözcülüğün pîri – kurucusu kabul edilir. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi)
Gölge oyunun menşeini Asya olarak gösteren araştırmacılar, burada da üç farklı noktayı işaret etmektedirler: Java Adası, Hindistan ve Çin. Bugünkü Endonezya topraklarında bulunan Java’da, “wayang kulit” adlı, genellikle tek renkli ve kısmen profillendirilmiş, nispeten büyük boyutlu gölge oyunu tasvirlerinin ve buna ilişkin eski Java dilindeki anlatıların milattan önce bin yıl öncesine kadar dayandırılabileceği ifade edilmektedir. (Elçin)
Türklerin eski dinlerinden, Şaman ayinlerinden ve Anadolu’nun mimetik ve dramatik geleneğinden bugün anladığımız anlamda bir tiyatro yaratılamamıştır. Dine dayalı örgütlenmenin toplumun her alanında görüldüğü imparatorluk, ne katı Sünni kuralları içinde, ne de ibadetine eski dramatik yansılamalardan ve gösteri türlerinden motifler taşımaktadır. (Elçin)
Gölge Oyunu Ortaçağ Hıristiyanlığının bütün Avrupa katedrallerinde oynanan oyunlar gibi yalnız bir millete özgü bir oyun değil, Budist ve Şamanist dinlerin birer ayin aracıdır. Nasıl ki çoktanrılı dinlerde amfi tiyatro ve sunak varsa, Hristiyan kiliselerinde çan, Müslüman camilerinde minare varsa, ata ibadetine inanılan bütün dinlerde, yani Şamanizm ve Budizm’de ataların gölgesi olan iyilik ve kötülük düalizmini aksettiren hayal perdesi vardır. Araplar da, Yunanlılar da bu oyunu Şamanizm ve Budizm devrinden kalma gelenekleri Müslümanlıkta da devam ettiren Türklerden öğrenmiştir. (Sevin)
Bütün eski dinlerde güzel sanatların daima dinle sıkı sıkıya ilgili olduğu ve resim, heykel, müzik, dans ve oyunların tapınaklardan çıktığı gerçeği karşısında, hayal oyununun da Türklerin eski dinlerinden kalmış bir gelenek olması muhakkaktır. İlkel dinlerde doğaüstü varlıkları temsil eden periler, cinler gibi birçok iyilik ve kötülük kuvvetleri kişileştirilir, iyilikle kötülük çarpıştırılır ve insanların iyiliğe yöneltilmesi sağlanırdı. Böyle dinleri muhafaza eden Asya, Afrika, Okyanusya ve hatta Amerika yerlileri arasında bu türlü törenler halen yapılmaktadır. (Sevin)
Şamanizmde tanrılar “iyilik” ve “kötülük” tanrıları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ruhlar da tanrılar gibi iyi ve kötü ruhlar olarak vasıflandırılırlar. Eski Türkler’de iyi ruh “Bay Ülgen”, kötü ruh “Erlik” diye adlandırılmıştır. “Bay Ülgen” aynı zamanda iyi ruhların başında bulunan, onlara emir veren bir tanrıdır. Eliade‟ın en yetkin dinsel modelinin Orta Asya‟da göründüğünü söylediği Şamanizm; tüm göçebe inançlarında yer alan ve Orta Asya‟ya damgasını vurmuş olan Gök (hava) ve Yeraltı olmak üzere iki önemli tanrıya sahiptir. Göğün en üst kısmında oturan deus otiosus olma yolunda bir tanrıya; Ülgen‟e tapan Tunguzlar,Türk-Tatar halkları bu büyük, yüce tanrılarına (Bakan, Han, Bey, Ata) bir de karşıt bir tanrı tasarlar. O da yeraltında yaşayan Erlik (Yerlik) Han’dır. (Akın)
Şamanizm’de inanılan cin, peri gibi iyi ya da kötü ruhlar; İslamiyet içerisinde de yer bulmuştur. Kuran-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde cin, büyü ve nazar gibi Şamanistik unsurlar bulunmaktadır. Bu unsurlardan cin, Müslümanlar tarafından tabu olarak kabul edilerek adından bahsedilmekten kaçınılmıştır. Zamanla geleneksel Türk sanatları içerisinde yer alan Gölge Oyunu’nda da bu unsurlar kullanıldığı görülmektedir.
İslam dünyasında bu oyuna zıll-i hayâl (hayal gölgesi), hayâl-el sitare (perde hayâli) gibi adlar verilmiştir Bazı İslam tasavvufçularının eserlerinde hayâl sahnesi Dünya’ya, insanlar ve diğer varlıklar perdedeki geçici hayallere benzetilmiş, oyundaki hayaller nasıl perde arkasındaki sanatçı tarafından oynatılıyorsa, evrendeki varlıkları da görünmeyen bir yaratıcının hareket ettirdiği anlatılmıştır.
Kaynakça
Nureddin Sevin, Türk Gölge Oyunu, M.E.B. İstanbul, 1968
Cevdet Kudret, Karagöz, Bilgi Yayınevi, 1968-1969-1970
Yrd. Doç. Dr. Banu Ayten Akın, Türklerde Şamanizm ve Oyun İlişkisi, e-dergi.atauni.edu.tr/ataunigsed/article/download/.../1025005870, 2010
Enver Benhan Şapolyo, Karagözün Tarihi, Türkiye Yayınevi, 1938
Evliya Çelebi, Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt Yayınları, İstanbul 1987, C.V, s. 392-393.
Şükrü Elçin, Halk Tiyatrosu, Ankara, 1998, Türk Dünyası El Kitabı,Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 3: 487-494.