Mahzuni Şerif günümüz aşık şiirinin önemli temsilcilerindendir. Dün ise bu büyük halk ozanımızın 18. ölüm yıldönümüydü. Kendisi, her sene olduğu gibi bu sene de sevenleri tarafından Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde bulunan mezarı başında anıldı. Ben de bu yazımda Aşık Mahzuni’yi bir kez daha yad edelim ve onu daha yakından tanıyalım istedim.
Aşık Mahzuni Şerif 1939 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı olan ve bugünkü ismiyle Tarlacık olarak bilinen Berçenek köyünde doğru. Döndü ve Zeynel Cırık’ın oğlu olan Mahzuni “Şerif Cırık” ismiyle hayata gözlerini açtı. Kaldı ki daha kendisi doğmadan, ölen amcasının ismi olan Şerif adını alacağı belliydi. Mahzuni halk ozanı olarak kendi doğumunu ise şu dörtlükle anlatır:
"Tevellüdüm merak ise, miladı otuz dokuzKasımın on yedisinde Zeynel Babadan geldim.Döndü Anaya rahmolmuş, ehlibeyt meftunuyuz,Ben faninin acısına, seyr-ü sefadan geldim."
Sazını ilk eline alışı ise 1955 yılına denk gelir. E saz olur da söz olmaz mı! Aşık Mahzuni’yi ozanlığında en çok etkileyen kişiler de saz ve cura yapım ustası olan küçük amcası Aşık Fezali Pehlül(Cırık) ve Davut Sulari(Ağbaba) olur. Aşık Fezali ve Mahzuni arasındaki o güzel muhabbet ise Fezali’nin yeğeninin ölüm haberini alıp felç geçirmesiyle birer anı olarak yaşamaya devam eder.
Mahzuni’nin eğitim hayatı ise oldukça çalkantılı geçer. Berçenek köyünde o yıllarda bir ilkokul olmadığı için Elbistan ilçesine bağlı Alembey köyünde Lütfi Mehmet Efendi Medresesi’nde Kur’an eğitimi alan Mahzuni, köylerinde okulun açılmasıyla birlikte ise ilkokula başlar. 1955 yılında mezun olur ve ardından Astsubay Okulu’na kaydolur. 1959 yılında okulunu bitirerek ordonat tekniker sınıfına ayrılır ve Ankara Ordonat Tekniker Okulu’nda eğitim almaya başlar. Eğitimine devam ederken, bir gün yapılan arama sonucunda çantasında Alevi-Bektaşi ozanların şiirleri ve Marksizm ile ilgili kitaplar bulunur. O günden sonra da bir daha okula geri dönmez. 1961’da Kuleli Askerî Lisesi’ne başlar fakat maddi zorluklar eğitimini yarıda bırakmasına sebep olur. Eğitiminde yaşadığı problemler aslında gönlünde yatan aslana yani ‘Aşıklığa’ daha da odaklanmasını sağlar. Toplumsal konulara daha çok eğilme şansı bulur ve geleneksel halk şiirini devam ettirerek halk aşığı olma yolunda emin adımlarla ilerler. 1961 yılında ilk plağını çıkarır ve devamında yüzlerce plağın ve kasetin gelmesi zor olmaz. Mahzuni, aşık geleneğinin özelliklerini kendi sanatında kuvvetli bir şekilde temsil ederek öz ve biçim kurallarına bağlı bir anlatım benimsemiştir.
Mahzuni “Sivas Dramı” adını verdiği türküsünü ise 1993’te yaşanan Sivas Katliamına atfetmiştir.“Dom Dom Kurşunu”, “Yuh Yuh”, “Yedin Beni”, “Fadimem”, “Merdo”, “Mevlam Gül Diyerek”, “Dostum Dostum”, “Han Sarhoş Hancı Sarhoş”, “Çeşmi Siyahım”, “Yalan Dünya”, “Ağlasam mı?”gibi pek çok beste de Aşık Mahzuni Şerife’e aittir. Bu eserler Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya, Selda Bağcan gibi pek çok sanatçı tarafından yorumlanmıştır. Hatta İbrahim Tatlıses İbo Show programında Mahzuni’yi konuk ettiği bir gün döner ve “Mahzuni, türkülerin sayesinde çok ekmek yedim”der. Mahzuni de “Ben de çok dayak yedim” diyerek karşılık verir.
Mahzuni Şerif ve Aşık Veysel
Mahzuni 1972’de bir gün Sivas’ın Sivrialan köyüne gider ve burada Aşık Veysel’i ziyaret eder. Aşık Veysel’e Mahzuni’nin geldiği haberi önceden verilir. Aşık Veysel ise onu ayağa kalkarak karşılar. Çevresindekiler Aşık Veysel’in bu hareketine çok şaşırır. Sebebini sorduklarında ise Aşık Veysel:“Susun, gelen Pir Sultan olsa gerektir.” der.
Foto: Twitter:@TTArsiv
Mahzuni’nin önemli eserlerinden olan Dom Dom Kurşunu’nun ise şimdilerle eğlencelerde eşlik edilerek neşeyle söylenmesinin aksine oldukça hüzünlü bir hikayesi vardır… Mahzuni her ne kadar memleketini terk etmek istemediyse de, doğup büyüdüğü topraklar artık O’nu istemiyordu. Evine yapılan saldırıların ardı arkasının kesilmediği zamanlarda bir gün kendisi köy kahvehanesinde arkadaşlarıyla otururken silahlı bir grubun açtığı ateş sonucu en yakın arkadaşını kaybetti. Arkadaşının hareket dahi edemeden başının yana düşüşü yüreğinde oldukça derin bir iz bırakmış olacak ki ‘kaşlarının arasına isabet eden bu dom dom kurşunu’ ile acısını tarif edecekti. Çünkü Mahzuni’nin hayatı sazı ve sözüydü.
Tarihler 12 Mart'ı gösterdiğinde ise Nihat Erim başkanlığında kurulan yeni hükümet ve sol kesime yapılan baskılardan sonra Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Atılgan’ın idamı Mahzuni’ye yeni bir türkü yaptırdı. Bu türküsünde“Erim erim eriyesin, Sürüm sürüm sürünesin”diyordu. Bu sözlerin üzerinden hakkında 4 yıllık hapsi istenen davalar açıldı. Fakat Erim “Bir halk ozanı başbakanı sevmek zorunda değildir” diyerek Mahzuni’den şikayetçi olmadı. Hayatı hapishaneler, tutuklamalar ve yasaklar içerisinde geçen Mahzuni“Yuh Yuh”,“Amerika Katil Katil”ve“Köyüm Köyüm”adlı türkülerden dolayı da 12 Mart süresince toplam iki yıla yakın bir zaman tutuklu kalmıştır (Yağız 1999: 15).1970’lerde ise Mahzuni’ den sazını susturmasını istediler. 8 yıl boyunca sahne alması ve yurt dışına çıkması artık yasaktı. Sonrasında o günleri ise şu şekilde açıklamıştı:
“Türkü söyleyememek beni çok üzüyordu. Canlı bir balığı tutun ve kumun üzerine atın o balık o denize nasıl bakıyorsa ben de türkülere öyle bakıyordum.”
Mahzuni’nin yurt dışında verdiği konserlerden birçoğu da Almanya’da gerçekleşmiştir. Bu konserlerden sonra Türk işçiler kendisini evlerinde ağırlamak isterler ama Mahzuni rahatsızlık vermek istemediği için kabul etmez. Bir gün yine garda trenini beklerken bankın üzerine sazıyla birlikte uzanır. Türk bir temizlik işçisi de‘kalk burası otel değil diyerek herkes de buraya geliyor’diyerek kendisini uyandırır. Mahzuni 'Hak bize işçi olmayı layık görmedi ben bir ozanım'der. Uyandıran kişi de‘Sen başımıza Mahzuni mi kesildin’diyerek cevap verir.Mahzuni hiçbir şey demez. Giderken işçi kendisine bakar ve Mahzuni’yi tanır. Ağlayarak gidip özür diler. Mahzuni' nin elini öper, kendisini affetmesini ister. Mahzuni de‘Eli öpülecek olan sizsiniz, işçiler'der. O gece ilk defa birinin evinde misafir olur, sazıyla bütün gün çalıp söylerler.
Aşık Mahzuni Şerif yaşamı boyunca 453 plak ve 58 kaset çıkarmış 8 de kitap yazmıştır. Mahzuni hakkında TRT tarafından çekilen 2 belgesel ve araştırmacı yazar Battal Pehlivan’ın kaleme aldığı“Dom Dom Kurşunu”isimli bir de kitap bulunmaktadır. Aşık Mahzuni Şerif, Halk Ozanları Federasyonu tarafından 1989-1991 yılları arasında "Dünyanın En Büyük 3 Ozanı" arasında ise ilk sırada gösterilmiştir.
https://www.youtube.com/watch?v=XZF-1CmXuX0
Mahzuni, hayata veda ettiğinde Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından hakkında devletin düzenini yıkmak suçundan açılan dava sebebiyle hala yargılanıyordu. Bu dava, Kasım 2001’de,“Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaş’tır. Bir suç varsa, o da dedemdedir.”dediği için açılmıştı.
Aşık Mahzuni Şerif 17 Mayıs 2002’de, Almanya’nın Köln şehrinde 62 yaşında hayata veda etmiştir. Kendisinin vasiyeti gereğince cenazesi, Nevşehir’in Hacı Bektaş ilçesindeki Hacı Bektaş-ı Veli Türbesi’nde toprağa verilmiştir (Irmak 2017: 11). Hiçbir zaman yeri doldurulamayacak bir halk ozanı olan gönüllerin Pir Sultan'ı Aşık Mahzuni Şerif'i rahmetle anıyorum.
O zaman ben de yazımı Mahzuni’nin şu sözleriyle bitireyim;
Yoksulun Sırtından Doyan DoyanaBunu Gören Yürek Nasıl DayanaYiğit Muhtaç Olmuş Kuru SoğanaBilmem Söylesem Mi Söylemesem Mi
Kaynakça
Irmak, Yılmaz (2017).Âşık Tarzı Şiir Geleneğinde Âşık Mahzuni Şerif ve Şiirleri.Ankara: Ürün Yay.
Yağız, Süleyman (1999).İşte Bizim Mahzuni. İstanbul: Hasat Yay.