← Arşive dön

Satranç

2020-04-24 12:34:16

Stefan Zweig: (28 Kasım 1881 – 22 Şubat 1942) Avusturyalı bir roman, biyografi, oyun yazarı ve gazeteciydi. Edebiyat kariyerinin zirvesine tırmandığı 1920 ve 1930’larda dünyanın en ünlü yazarlarından biri olmuştur.

Zweig, zengin bir Yahudi olan tekstil üreticisi Moriz Zweig (1845 – 1926) ve Yahudi bankacı bir aileden gelen Ida Brettauer’in oğluydu. Joseph Brettauer, ikinci kızı Ida’nın doğup büyüdüğü, İtalya’nın Ancona kentinde yirmi yıl iş yapmıştır. Zweig, Viyana Üniversitesi’nde felsefe öğrenimi görmüş ve 1904’te ‘HippolyteTaine Felsefesi’ üzerine hazırladığı tezle doktorasını almıştır. Din, eğitimi üzerinde merkezi bir rol oynamamıştır. Zweig, daha sonraları kendisiyle yapılan bir röportajda, ‘Annem ve babam, sadece bir doğum kazası nedeniyle Yahudi’ dir.’ demiştir. Bununla birlikte, ‘Buchmendel’ hikâyesinde olduğu gibi, sürekli Yahudiler ve Yahudi temaları üzerine yazılar yazmış ve Yahudi inancından asla vazgeçmemiştir. Her ne kadar yazıları, edebi editörlüğünü Siyonist lider Theodor Herzl’in yaptığı Neue Freie Presse’de yayınlandıysa da,Zweig Herzl’in Yahudi milliyetçiliğinin cazibesine kapılmamıştır, ama Herzl’in Der Judenstaat’ı için eleştiri yazmamıştır. Sadece Herzl’in kitabını ‘duygusuz bir metin, bir parça saçmalık’ olarak adlandırmıştır ama bu belki de Amos Elon’un belirttiği gibi, o dönemde Viyanalı Yahudiler’in haz duydukları rahat asimilasyonun seviyesinden kaynaklanmaktaydı.

ROMAN TAHLİLİ

a) Şekil (Biçim) Yönü İle İnceleme:

Romanın Adı: Satranç (Schachnovelle)Romanın Yazarı: Stefan ZweigRomanın Basıldığı Yer ve Tarih: 1942 yılında Buenos Aires’te yayımlandı.Romanı Basan Yayınevi: Panama Yayıncılık

b) İçerik (Muhteva) Yönü İle İnceleme:

1) Olayın (Vakanın) Özeti:

Gece yarısı New York’tan Buenos Aires’e giden büyük yolcu gemisindeki iki gazeteci arkadaşın sohbetine orada bulunan dünyaca ünlü satranç şampiyonu olan Mirko Czentovic konu olur.

Söylentilere göre Mirko, 12 yaşında iken Güney Slovyenyalı yoksul bir gemici olan babasını kaybetmiştir. Ve yine aynı köyden olan iyi kalpli rahip, Mirko’nun başarısız, duyarsız ve yeteneksiz olduğunu bilmesine rağmen onu kendisi yetiştirmek üzere yanına almıştır. Bu yeteneksiz çocuğa okulda öğrenemediklerini telafi etmesi için evde özel ders bile vermekteydi. Ama gel gelelim ki Mirko bu çabaların hiçbirine olumlu yanıt gösteremiyordu. Bir kış akşamı Rahip ve Zabıta Memuru her zaman olduğu gibi üç el satranç oynamaktaydılar. Mirko ise onları her zamanki gibi izlemekteydi. Birden bir köylünün acele ile içeri dalıp Rahibi çağırması, Zabıta Memurunu oyunda yalnız bırakmıştı. Zabıta Memuru, Mirko ile bir el oyun oynadı ve ona karşı mağlup oldu. Rahip geri geldiğinde bu duruma inanamadı ve bunu bir mucize olarak yorumladı. Bunun üzerine küçük Mirko’yu satranç öğrenmesi için hemen bir yatılı satranç kulübüne bıraktı.

Mirko’nun satranç kulübüne bırakılmasının ardından altı ay geçmiş olmasına rağmen, satranç ile ilgili her şeyi öğrenmişti. Tek bir şey hariç. O da satrançta “körleme“ denilen teknik. Bu teknik ile oynayamaması Mirko’nun hayal gücünden yoksun olduğunu göstermekteydi. Bu özellikleri ise onun yirmi yaşında dünya satranç şampiyonu olmasını keb’ etmedi. Bunun yanı sıra Mirko dünya satranç şampiyonu olduğundan beri kibirli bir insan haline de bürünmüştü.

Foto:
Sincerely Media , Unsplash

Mirko Czentovic’in bu özelliklerini diğer gazeteci arkadaşından öğrenen Gazeteci, onun hakkında bilgi sahibi olmak istedi ve bu nedenle Czentovic ile iletişim kurmanın yollarını aradı. Nitekim bu çok uzun da sürmedi. Aklına karısı ile satranç oynama fikri geldi, böylece Czentovic satranç oynandığını görünce dayanamayacak ve oyuna dahil olmak isteyecekti. Czentovic yerine gemideki adamın biri yanlarına geldi. Adamın adı McCannor’dı. İskoçyalı bir mühendisti ve California’da petrol çıkartma işinden bir serveti vardı. Oyunu üç gün boyunca gemideki sigara odasında oynadılar ve üçüncü gün Czentovic sigara içmek için odaya geldiğinde Gazeteci ile McConnor’ı satranç oynarken gördü ve pek umursamadı. Bunun üzerine Gazeteci, McConnor’a az önce oyunlarına bakan kişinin bir dünya satranç şampiyonu olduğunundan bahsetti. Gemide bir dünya satranç şampiyonunun olduğunu öğrenen McConnor çok heyecanlanmıştı ve hemen Czentovic’e satranç oynamayı teklif etmek üzere yerinden fırlamıştı. Geri döndüğünde ise Gazeteciye Czentovic’in kendileriyle ancak iki yüz elli dolar karşılığında satranç oynamayı addettiğini söyledi. Bu durum McConnor’ın hırs yapmasına bâis olmuştu.

Nihayet Czentovic ile satranç oynayacakları gün gelmişti fakat Czentovic, rakiplerini on dakika bekletmişti ve bu da gelişindeki etkinin artmasına bâis olmuştu. Geldiğinde ise oyunu kendisine karşılık hepsinin birden oynamasını teklif etmişti. Hatta sıra rakiplerine geldiğinde on dakika oyun alanından bile uzaklaşacaktı. Czentovic, siyah taşları seçti ve oyundaki bütün hamlelerini ayakta yaptı. Onun bu hareketleri rakiplerini epey sinirlendirmişti fakat sinirlenmeleri hiçbir işe yaramamıştı çünkü mağlup olmuşlardı. Oyun bittikten sonra Czentovic bir oyun daha isteyip istemediklerini sorar gibi masanın yanında hareketsiz bekleyince McConnor da bir rövanş maçı istedi. İkinci oyunları da yenilgiyle sonuçlanmak üzereyken rövanş maçını izleyenlerden biri aceleyle oyuna dahil oldu ve oyunun beraberlik ile sonuçlanmasını sağladı. Czentovic oyunun beraberlik ile sonuçlanmasından rahatsız oldu ve rakiplerine üçüncü bir maç teklifi yaptı. McConnor bu teklifi adının Dr. B. olduğunu öğrendiği yabancının tek başına oynaması karşılığında addetti fakat beklenmedik bir şey oldu ki, o da Dr. B.’nin yirmi beş yıldır satranç oynamadığını belirtip yanlarından hemen ayrılmasıydı. McConnor ve diğerleri her ne olursa olsun Czentovic’i yenmek istediklerinden dolayı aralarından Gazeteci’yi Dr. B.’nin yanına onu hass etmesi için gönderdiler fakat Dr. B., bu teklifi geri çevirdikten sonra nedenini anlatmaya başladı

Yıllar önce, önceden babasıyla daha sonra da kendisiyle işlettiği hukuk bürosunda hükümetten gizli iş yaptığı gerekçesi ile tevkif edilmişti. Kendisine verilen ceza ise Gestapo’nun karargâhı olan bir Metropol Otelde, kendisine ait odasında zaman dilimi ya da herhangi bir uğraşı içinde olmaksızın orada yalnızca düşünmekten delirip, yaptıklarını itiraf etmesini amaçlayan kusursuzca düzenlenmiş bir plandı. Dr. B., sorgulamalarda ilk dört ay kendi lehine cevaplar veriyor olmasına rağmen gün geçtikçe bu konuda tökezlemeye başlamıştı. Günlerden bir gün yine bir sorgu öncesi beklediği koridorda bir palto görmüş ve o paltoyu incelemeye başlamıştı. İncelerken paltonun cebinde bir kitap olduğunu fark etmiş ve yanındaki Gardiyanlardan gizlice o kitabı çalıp, sorgu sonrası da hücresine çıkarmayı başarmıştır. Hücresine girdiği zaman yaptığı ilk şey ise kitabın nasıl bir şey olduğunu tasavvur etmekti lakin daha fazla dayanamayıp kitaba da bakmıştı. Gördüğü şey ise onun için koca bir hayal kırıklığı olmuştu çünkü o kadar çabaya girip çalmış olduğu kitap bir satranç kitabı çıkmıştı. Elinde beynini zinde tutacak başka bir şey olmadığından mütevvellit, el mahkûm kitabı okumaya karar vermişti. Bir gün çarşafının kareli olduğunu fark etmiş ve çarşafını altmış dört kare olana kadar katlamış, Gardiyanın kendisine getirmiş olduğu ekmek kırıntılarını ise satranç taşı olarak kullanmıştı. Önceleri sadece zaman geçirmek için başladığı bu şey zamanla onun için bir tutkuya dönüşmüştü. Bu mutlu dönemi ise sadece üç ay sürmüştü ve artık tüm satranç stratejilerini biliyordu. Buna rağmen sağlığını korumak amacıyla satranç oynamak zorundaydı ve bu yüzden de kendi kendine satranç oynamaya karar vermişti. Bir gün kendi kendine satranç oynarken kendine yenildiği için kriz geçirmiş ve hemen hastaneye kaldırılmıştır. Oradaki bir doktor, Dr. B.’yi soyadından tanımış ve hücresine geri dönmemesi için yardım etmiştir. Böylece Dr.B. de özgürlüğünü geri kazanmıştır.

Foto:  Jonas Jacobsson ,  Unsplash

Kitabın sonunda ise Dr. B. satranç oynamayı addeder ama bunu bir veda olarak yapmak niyetindedir. Ertesi günkü maça çıkar ve Czentovic’i ilk oyununda kendisine satranç oynamasının zarar vermesine rağmen mağlup eder. Bunun üzerine Czentovic bir maç daha yapmak istediğini belirtince dayanamaz bu teklifi de kabul eder. Bu oyunda ise işler hiç de yolunda gitmemiştir çünkü Dr. B. satranç zehirlenmesi geçiriyordur. Dr. B.’nin satranç zehirlenmesi geçirdiğini anlayan Gazeteci duruma müdahale eder ve oyunu oracıkta bıraktırır. Oyunu yarım kalan Czentovic ise küçük düşürücü bir tavırla Dr. B.’yi yenmesini kutlar.

2) Kişi (Şahıs) Kadrosu:

Asıl Kişiler:

Mirko Czentovic:Fiziksel Betimleme: Al yanaklı, sarı saçlı bir erkek çocuğudur.Ruhsal Betimleme: Küçüklüğünde başarısız, duyarsız, yeteneksiz ama dik kafalı olmayan Czentovic, büyüklüğünde ise karşımıza kibirli biri olarak çıkacaktır.

McConnor:Fiziksel Betimleme: Belirgin köşeli elmacık kemikli, geniş omuzlu, dişleri kuvvetli ve çok viski içmekten dolayı kızarmış, dalgalı teni olan bir adam.Ruhsal Betimleme: Hırslı, kendi başarılarıyla saplantılı, diğer insanlara saygı göstermeksizin istediğini elde etmeye alışmış olan tiplerden biri.

Dr. B.:Fiziksel Betimleme: Tebeşir beyazına çalan sarı benizli, ince, uzun bir suratı olan, yaşına göre daha genç görünen ve köşeli başlı bir adam.Ruhsal Betimleme: Ağır bir psikolojik ve fizyolojik travma geçirmiş adam.

Yardımcı Kişiler:Rahip, Zabıta Memuru, Gestapo, Gardiyan.

Kişiler Arasındaki İlişkiler:• Rahip ve Zabıta Memuru, Mirko Czentovic’in küçükken kaldığı kasabadan dostları.• Gestapo ve Gardiyan, Dr. B.’nin tevkif edildiği Metropol otelindeki görevliler.• McConnor ve diğerleri, Dr. B.’yi gemide satranç oynaması için destekleyen kişiler.• Dr. B, Mirko Czentovic’i satrançta mağlup eden kişi.

Foto:  Francisco Ghisletti  ,  Unsplash

3) Olayın Geçtiği Yerler (Mekânlar):

Mekanlar ve Bu Mekanların Özelliği:• Mirko Czentovic, on beş yaşına kadar Slovenya’da bir köyde yaşamıştır.• Amerikadan Arjantin'e giden bir gemide Mirko Czentovic, Dr. B. tarafından satrançta mağlup edilmiştir.• Dr. B, Avusturya’daki Metropol Otelde esir altına alınmıştır.

4) Anlatıcının Bakış Açısı:

Gözlemci (Müşahit) Bakış Açısı:• Anlatıcı sadece olayı gözler ve aktarır.• Olayları dışarıdaki birinin gözüyle, bir kamera tarafsızlığı ile anlatır.• Kişilerin duygu ve düşüncelerini bilemez.• Bakış açısı sınırlıdır.

5) Dil ve Anlatım Özellikleri:

a-) Anlatım Türü: Öyküleyici Anlatım.b-)Dil ve Uslüp Özellikleri: Akıcılık.

6) Romanın Türü:

Uzun hikâye, kurgu

7) Romanın Konu ve Teması:

Yirmi beş yıldır satranç oynamayan birisinin, bir satranç kitabını psikolojik ve fizyolojik bir baskı altındayken okuyup öğrenmesi sonucu dünya satranç şampiyonunu mağlup etmesi.

Kitap Hakkında Bilgiler:

• Brezilya'daki sürgünde yazdığı ve en tanınmış eserlerindendir.• Satranç romanı yazarın ölümünden önce yazdığı son romandır.• Yazar bu romanı yazdıktan sonra karısı ile intihar etmiş ve arkasında bıraktığı notta da ‘’Benim lisanımın konuşulduğu dünya bana göre mahvolduktan ve manevi yurdum Avrupa'nın kendi kendisini yok etmesinden sonra hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu. ‘’ demiştir. (1)• Yazar bu kitapta Nazizim’i hedef almıştır.• Satranç, Almanya 'da 1.200.000'den fazla satmıştır. (2)

Not: Her hafta Cuma günleri bu sayfa aracılığıyla sizlerle birlikte olacağım. Görüşmek üzere.

Kaynak:(1):http://www.panamayayincilik.com/tanim.asp?sid=EYS1E3Q3G252240PYE73(2):https://tr.wikipedia.org/wiki/Satran%C3%A7_(roman)