← Arşive dön

Tuna Nehri’nin Işığı Budapeşte

2020-05-29 12:30:00

Tuna Nehri’nin ayırdığı Buda ve Peşte’nin, Chain (Zincir) Köprüsü’nün yapımıyla birleştirilerek Macaristan’ın başkenti yapılan Budapeşte, Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehridir. Kanuni’nin 1526’da fethettiği şehir, 1686’ya kadar Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Buda ve Peşte’nin detaylı anlatımını, 1662 yılında şehri ziyaret etmiş olan Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde görebiliriz. Şehirde Türk-Macar ilişkisinin örnekleri olarak Türk Sokağı, Atatürk Caddesi gibi yerler mevcut. Dünyada Atatürk heykellerinin bulunduğu sayılı yerlerden biri de Budapeşte. Ayrıca hem Macarlar hem de Türkler tarafından sevilen gülü ve tahta kılıcı eksik olmayan Bektaşi dervişi Gül Baba’nın türbesi de Budapeşte’de bulunuyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın son bulmasıyla yıkılan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yerine Macaristan Cumhuriyeti kurulmuş. Topraklarının çoğunu yapılan antlaşmayla kaybeden Macaristan, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda ise birçok ülke tarafından kuşatılarak zarara uğratılmış. Ülkedeki birçok köprü Almanlar tarafından hasara uğratılmış. Nazi soykırımıyla öldürülen Yahudiler anısı için ise Tuna Nehri’nin kıyısına bırakılmış ayakkabılardan oluşan anıt ise oldukça dikkat çekici.

"Işıklar Şehri" Budapeşte

Barok, Gotik ve Rönesans tarzındaki ihtişamlı mimarileriyle meşhur Budapeşte’nin gündüzü ayrı güzelken, güneşin veda ettiği saatlerinde ise şehirde yaşanan ışık şölenleriyle akşamı ise ayrı güzel. Binaları, köprüleri ve her sokağı ışıklarla süslenmiş Budapeşte’ye “Işıklar Şehri” de deniyor. Aynı zamanda şehirde bulunan birçok termal hamamlar sebebiyle “Hamamlar Şehri” diyenler de bulunuyor. Şehri her nasıl ifade ediyorsak edelim, Budapeşte tüm sokaklarıyla, binalarıyla, köprüleriyle ve nehir manzaralarıyla ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor.

Birçok kültürün ortak yeri olan Budapeşte’de bizleri kendisine hayran bırakan yapılardan bazıları ise UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde bulunuyor. Eskiden kraliyet sarayı olarak kullanılan “Buda Kalesi”, Neo-Gotik mimari örneği olan, yapımında 40 kilo altın kullanılan ve 233 heykelli “Parlamento Binası”, Neo-Rönesans mimarisiyle birçok dini eserin sergilendiği “Aziz Stefan Bazilikası” ve son olarak şehrin iki yakasını birbirine bağlama görevi üstlenen, aslan sütunlarıyla meşhur “Zincir Köprü” bunlardan bazıları.