Şu anda Covid-19 sürecinden biz insanoğlu test edilirken ve doğaya yaptığımız eziyetin yeni yeni farkına varmışken eve tıkılı kalarak kendimizi koruma adına aslında toplumdan soyutlanmak suretiyle insanlarla olan toplu ve birebir ilişkilerimiz ve iletişimimiz sekteye uğramış oldu.
Birçoğumuz Covid-19 öncesi her sabah aynı saatte uyanıp farklı mekanlarda farklı insanlar ile sosyal ilişkide bulunmanın ve bunların sonucu stresleri yaşamaktan bıkıp usanmışken, önce bize farklı gelen ve daha sonrada kalıba sokularak, aslında stresli olmasa da aynı mekanları ve aynı anları yaşayarak bir monotonluğu kabullenmek ne kadar zor geldi bizlere. İşte bu noktada profesyonellik ve tecrübelerimizi hem iş hayatımızda hem de özel hayatımızda devreye sokmak suretiyle hem bu monotonluğu azaltmak ve yaptığımız her fikir, her eylem ve işten keyif almaya başladığımızı hissedebiliriz. Bu bizi proaktif hale getirerek, hayat dair genç arkadaşlarımıza örnek olmak gibi bir estetik kaygısı yaşarız.
Böyle bir yerde ufka bakmayı ne kadar özlemişim.
İşte bir umuttur yaşamak, bu düşüncenin bir ürünüdür. Aslına yukarıdaki manzara bu umudun ufuk çizgisinde birleşmesidir. Biz aslında geleceğimize doğru bir kayıkla açılırken o ufuk çizgisi de bizi bize götüren kader... Ama bu kaderin bir kısmını sen de yaşatırsın hem içinde ve sonrasında dışa vurarak, gösterdiğin sinerji ile...
Covid-19 pandemisini kabullenerek yaşıyorsan eğer, hayat mücadelesini yaşayan bir insan olarak bir umutla da yaşayacaksın. Peki nasıl?
Sabah uyandığında ilkin pencereni aç. Pencereni aç ki; sana sabahın o güzel serinliği gelsin içine çek oksijeni. Ciğerlerine kadar doldur oksijeni. Korkma Covid-19 uyanmadı sen ondan önce günlük hayatına uyandın Önce kendini seveceksin. Bu bedeni taşıyorsan ruhunu da seveceksin. O zaman barışık olacaksın. Her sabah uyandığında yüzünü yıkarken ve dişlerini fırçalarken bir tebessüm bırak lavabonun aynasına. Kendini sevdiğini aynaya anlat. Belki de haykır. Bak farklı bir bakış açısı oluşturdun. Açtığın pencerenin serinliğinde doğan güneşe karşı spor yap. Çok ağır fiziksel hareketler yapmana ve kendini yormana gerek yok. Sadece seni hareketlendirsin yeter. Bilgisayarını o yoksa cep telefonunu, tabletini muhakkak bir göz at. Sakın sabahtan seni yoran değil, seni ilgilendiren ve belki de mutlu eden konu ve olaylara yoğunlaş. Çünkü daha günün ilk anlarını yaşamaktasın. Muhakkak Dünyadan ve Ülke gündeminden haberdar ol. Çünkü sen bu hayatta bir nokta da olsan bir değersin. Bu değer düşünecek, araştıracak ve muhakkak bir fikir üretecek. Üretmenin bir yolu da haberdar olmak, merak etmek diğer yolu da bilgiye ulaşmak ve öğrenmeyi öğrenmektir. Muhakkak ev ahalisi ile fiziksel temas değil, iletişim teması kur. Çünkü bir ses duymak kulağın ve insan ruhunun gıdasıdır. Tıpkı ekmek ve su gibi nimettir insan ruhu için. Öğrenmeye merak sar. Hangi elektronik ortamdaki eğitim, kariyer ve işin için bir öncül ise onu listenin en başına al. Bol bol kitap oku, Kitap okudukça düşünmeye ve hayal kurmaya daha çok yatkın olursun. Bu senin kişisel gelişimine olumlu transfer sağlar. Müzik dinle. Her türlü müziği dinle ama müziğin ahengine kapılırken lütfen seni yukarıdaki resme baktığında ki ana götürsün ve uzakları hissettirsin. Yani hayal ettirsin ve insanları ve hatta tüm canlıları sana sevdirsin. Çalışma zamanlarında arta kalan zamanlarında sohbet ara. Sohbet için doğru insanı belirle. Kelimeler kifayetsiz kaldığında artık konuşmaya mecalin kalmayacaktır. O zaman bırak sohbeti. Az yemek ye ve Yerken de yemeğin keyfine var. Aslında yediğin her keyifli yemek, midene verdiğin ödüldür aslında. Her şeyden önemlisi bunları yaparken bu zamanın biteceğini ve mutlu ve aydınlık günlerin geleceğini kafanın bir yerinden çıkarma.
Bir umuttur yaşamak ve bir insanı sevmekle başlar her şey. Umudunu kaybetme ve insanı sevmeyi bırakma. Gülümse sadece insan içindeki mutluluğu yüzüne vurabilir. Bu da Allah’ın insana bir lütfudur.